2002 yılında, 24 yaşında Antalya da bir Fransız tatil köyünde can kurtaran (life guard) olarak çalıştığım bir dönemde aldığım maaş ile hayatımda hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimi anlamıştım. Çünkü maaşım ile zorunlu ihtiyaçlarımı bile zar zor karşılayabiliyordum. Sabah erkenden kalkıp işe gidip, akşam geldiğimde yemek yiyip, yat uyu ve sabah tekrar. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için tabii ki çalışmak zorunda fakat hayat her gün aynı şeyleri tekrarlamak zorunda kalmak olmamalı diye düşünüyordum.
Bu nedenle ek olarak bir ticaret ya da ek bir iş yapmam gerektiğine karar vermiştim. Fakat herhangi bir ticaret için küçük de olsa bir sermayem ve tecrübem yoktu. Ek iş olarak ne yapabileceğimi de bilmiyordum. Bu koşullarda ne yapabileceğim hakkında herhangi bir fikrim de yoktu, ama bir yerden başlamalıydım.
‘’Mademki bu dünyaya geldin, olabileceğinin en iyisi olmalısın.’’
Bir gün sabah güneş doğarken deniz kenarında ufka dalıp düşünmeye başladım:
Dünya’da milyarlarca insan yaşıyor ve hepsi her an bir şeyler tüketiyorlar. Birileri de bu insanların ihtiyaçlarına yönelik bir şeyler satıyorlar. Bir tarafta beğendiği bir kıyafeti etiketine bile bakmadan satın alabilen insanlar varken, diğer tarafta zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlar bulunmakta. Bu iki insanı birbirinden ayıran en önemli özellik nedir diye düşünmeye başladım. Bir tarafta her ay eline geçecek para garanti olsun diye sabah 8 akşam 6 çalışan ve hayatından memnun olmayan, kısıtlı olanaklarla yaşayan insanlar varken; diğer tarafta da kazanmak istediği parayı kendi belirleyen, risk alan ve varlıklı, hayatı dilediği gibi yaşayan insanlar var.
Elbette ki varlıklı olup, hayatı dilediği gibi yaşayan tarafta olmayı herkes ister ama neden olamıyorlar?
Hayallerini gerçekleştirmek isteyen sadece ben miyim?
Bu soruları daha önce kimse sormamış mıdır?
Risk alarak hedeflediği zenginliğe ulaşan insanların olağanüstü özellikleri mi var acaba?
Yoksa hepsi bu zenginliği ailelerine mi borçlular?
Bunun gibi yüzlerce soru soruyordum kendime ve cevap bulmak istiyordum.
Bu cevap arayışları beynimde sürekli dolaşıyordu ama henüz ne yaparım, nasıl yaparım da maaşlı bir işten kurtulup kendi işime sahip olabilirdim bunu bilmiyordum ve kafamın içinde bir soru işareti ile yaşıyordum. ?
Kendi işime sahip olabilme fikri iyiydi ama bu konuda hiç de umudum yoktu. Bu bir hayalden öteye gitmiyordu çünkü sermayem ve deneyimim olmadan nasıl kendi işime sahip olabilirdim ki?
Maaş bir insanın hayatta kalabilmesi için yeterli fakat yaşamak için yeterli değil, bu bir gerçek.
O an anladım ki risk almaktan korkmayan insanlar risk almaktan korkan insanlara maaş ödeyerek hayallerindeki hayatı yaşayabiliyorlardı. Ve karar verdim ne pahasına olursa olsun hayallerimi gerçekleştirmek için benim de maaşlı sistemden çıkmam gerekiyordu.
‘’Eğer bulunduğun yerden mutlu değilsen; ağaç değilsin, yerini değiştirebilirsin.’’ Jim Rohn
30 yaşında yaklaşık 10.000 gün yaşamış oluyorsunuz. Soru şu: 10.000 gün mü yaşadınız yoksa bir günü 10.000 defa mı?
Theme edit and Substructure OnurCa | All rights reserved. © Copyright 2018 - 2023